Esareti sırasında bu iki dili ilerletme fırsatı bulur Öyle ki artık Mehmet Tolun Rusça ve Almanca yazılı ilmî eserleri anlayabilecek duruma gelir Bir gün Rodloff, Thomsen, Le cog†gibi Müşteşriklerin kitaplarını alıp esir kampına giderken yağmura yakalanır ve bir lokantaya girip yağmurun dinmesini bekler Kitapları karıştırırken yandaki masada oturan bir taze kız ile Rusça, Fransızca kelimelerle karışık Tatarca konuşan Tatar genci dikkatini çeker Tatlı bir iki bakışmadan sonra iki masa arasında konuşma başlar Tatar genci kendisini tanıtırken: -Ali Bahadır Kaplanof … Kız kardeşim Gönül Hanım Kaplanof! Üsteğmen Mehmet Tolun, sakin fakat, metin bir asker tavrı ile cevap verdi: -Niçin Kaplanof/ kaplanoğlu demek yakışmaz mı? Gönül Hanım’ın bu soru üzerine verdiği cevap dikkat çekicidir -Subay Bey’in hakkı var Taklide, benzeşmeye sebep ne? Bizim de büyük bir milletimiz, tarihimiz varlığımız yok mu? Dil, bir milleti var eden en önemli unsurlardan biridir Eğer bir millet başlangıçta dilde asimile olmaya başlamışsa o millet yok olmaya hazırdır Neden “Kaplanof†belki de Rusların tatarlar üzerindeki etkisi o kadar ileri bir safhaya geçmiş ki onların adlarına kadar tesir etmiştir Taklide, başkalaşmaya ne gerek var? Zaten bizim dilimiz dünyanın en zengin dillerinden biri Gönül Hanım da burada buna karşı “Kaplanzâde†ya da “Kaplanoğlu†varken neden o soyadı taşısın Günümüzde de öyle değil mi sokağa çıkıp levhalara baktığımız zaman İngilizce kelimeler o kadar fazla ki bu İngilizce kelimeler arasında Türkçe kelime bulmak adeta denizde inci aramak gibidir Türkçe kelimeler dururken bu yabancı kelimelere neden bu kadar yer verilir anlamıyorum En azından bir İstanbul’u ele aldığımızda sokaklarında bulunan levhalara baktığımız zaman çoğu İngilizce’dir Burada karşı olduğum durum Türkçe kelime dururken İngilizce kelimeyi kullanmaktır Yoksa dilimize gelip yerleşen bir “televizyon, telefon, bilgisayar … gibi†kelimeleri kaldırıp atmak değildir Ahmet Hikmet de yarattığı “Gönül Hanım†tipiyle milliyetçiliği sosyal bir ideoloji haline getirdiği bu eserde Gönül Hanım7ı milli duygu ve düşünceyi kuvvetlendiren teklifleri onun vasıtasıyla ortaya atmıştır Gönül Hanım burada neden “Kaplanof†neden “Kaplanoğlu†derken bu milli duyguyu ve düşünceyi ortaya atmıştır Burada ikinci bir önemli husus da konuşma esnasında ortaya çıkmış olan Türk dili, tarihi ve coğrafyası hakkında bütün keşif ve seyahatler yabancılar tarafından yapılmıştır Bir Radlof, bir Thomsen Türk dilini, coğrafyasını, tarihini bir Türk kadar araştırabilir mi? Bu soruya olumlu bir cevap vermek biraz zordur Bu konuşmalar sonunda Türk kültür ve medeniyet tarihine ilgi duyan bu 3 Türk genci bir araya getirir Gönül hanım ortaya ilmi bir seyahat fikrini atar Burada da yine A Hikmet’in milli duygu ve düşünceleri idealize ettiği “Gönül Hanımâ€ın teklifiyle sunduğunu görmekteyiz Bunun üzerine ilmi bir seyahate çıkılmasına karar verilir Tolun, bu ilk Türk tarihî ve ilmî seyahatine “Gönül Hanım ve Sefer Heyeti†adının verilmesini teklif eder; çünkü bu fikir “Gönül Hanım†tarafından ortaya atılmıştır Daha sonra bu üç gence Macar teğmenlerden “Kont Bela Zichy de†katılır 20 Şubat’ta 4 kişi Moskova’dan trenle yola çıkarlar On gün süren yolculukta sırasıyla Moskova – İrkutsk – Baykal Gölü’nün batı kıyı – Undinsk … Undinsk’ten Selenga Nehri vadisinden güneye doğru inerler Arburavk, Selenginsk şehirlerini geçtikten sonra Kahta’ya varırlar Bu Çin Moğolistan’ı ile Sibirya sınırı üstünde Rusya’daki son merhaledir Bundan sonra Urga’ya varırlar Bitik Ula Dağında bazı granit taşlara rastlarlar Ali Bahadır’ın bu taşlar için Rusça eserlere başvurarak bunların hiçbir şarkiyatçı tarafından okunmadığını söyler Ali Bahadır bu sözleri de bize gösteriyor ki Türk dilini, tarihini ve coğrafyasını bir Türk’ten başka kimse tam olarak iyi inceleyemez Batu Han tepelerine varırlar Burada da bir “bitig ula†yani bir yazılı dağa rastlarlar Bunlar 2’si Tibetçe 1’i eski Türkçe olmak üzere 3 kitabeden ibarettir Fakat bunlar zamanla çok aşıldığından almak mümkün olmamıştır “Karabalgasun†Uygurların başkentine gelirler Bu şehir artık terk edilmiş, harabe bir durumdadır Burada on beş kadar kitabe vardır Bunlara “Üç Dil Kitabeleri†denmektedir Bunları istinsah ederler 10 Temmuz’da Köl Tigin abidelerine varırlar Tolun, abideler hakkında bilgi verir Birkaç gün abidelerin kopyasını, eksikliklerinin halli ve tamamlanması ile uğraşırlar Ahmet Hikmet, böyle bir seyahate eserde yer vererek Türk gençlerine dedelerinin geldiği Anayurdu tanıtmaya çalışıyor ve Türklerin orada ne büyük bir devlet ve medeniyet kurduklarına dair bilgi veriyor
|