Tek Mesajı Görüntüle
Old 09-13-2024, 07:14 AM   #2
Nyks
Kimseyle yarışmak ilgimi çekmiyor. Umarım hepiniz kazanırsınız...
Nyks Kullanıcısının Avatarı

Üyelik Tarihi: Sep 2024
Mesajlar: 2,633

KonuLar:
İtibar Gücü: 10
Rep Puanı: 10
Rep Derecesi: Nyks is on a distinguished road
Varsayılan

Ama onu hatırlamak istemiyor; azimle, hırsla kağnı arabasının önünden tüm engelleri delercesine yürüyordu. İçten içe duâ etmeyi de ihmal etmiyordu. Bu halde epeyce yol aldıktan sonra kağnı birden durdu. şerife Gelinin yüreciğindeki yara deşilmişti. Evet kara öküz yürümüyordu. Bu her zamanki huyu idi. Zorlamaya, yüke hiç gelemezdi. şerife Gelin yuları asıldı. Hayır! Gelmiyordu. Öküzün ardına geçip gâh! dedi. Üvendire ile dürttü. Kara öküz biraz yürüyüp tekrar durdu. Bir saat kadar önce yağan kar durmuş, hava soğumaya başlamıştı.

şerife Gelin:
- Kurbanın olayım kara tosun, beni perişan etme. Arabam top mermisi dolu; Cepheye yetişmesi lazım. Haydi n'olur yürü. Haydi n'olur. Kara öküz az daha yürüyüp boynunu eğdi, eğdi. Sonra olduğu yere gürpüden çöküverdi.

şerife gelin:
- Eyvahhh! Ne yapacağım ben şimdi, diyerek tekrar kara öküzün yanına vardı. Yalvarırcasına başını okşadı. Gözlerinden öptü, titreyen sesiyle:
- Haydi kara tosunum. N'olur yatma kalk. Boyunduruğa ben de koşulayım. Yeter ki sen yatma. Kara öküz nice zorlamayla yerinden kalktı. Boyunduruğu kaldıramaz gibi boynunu yere eğiyordu. Bereket öbür eşi sarı öküz güçlü idi; zaten kağnı buraya kadar onun sayesinde gelebilmişti. şerife Gelin, öküzlerin yularını arabanın okuna taktı. Sonra kara öküz tarafına geçip eğik boyunduruğa öyle bir yüklendi ki, göğsünden bütün vücudunu kaplayan bir ıslaklığın yayıldığını fark etmedi bile.

Kaç defa kara öküz yatmış, kaç defa boyunduruğu şerife gelin göğüslemiş, bunların artık sayısını unutmuştu... Ne kadar yol aldığını ise hiç bilmiyordu. şerife Gelin'in karnı açtı. Lâkin açlığı dert etmiyordu. Biricik Elif'i aklına geldi. Tabii ki O'nun da karnı zil çalıyordu. "Elif'imi azıcık emzirebilseydim" dedi. Ama Elif uyuyordu; zaten uyansa da bu soğuk havada çocuk emzirilmezdi. Kendi kendine: "Elif uyanmadan Kastamonu'ya varabilseydim bari", dedi. Böyle söylenirken, içindeki bir ses karşı dağdan yankılanırcasına gürledi:

- Ya sonra? şerife Gelin şaşırdı birden. Etrafına bakındı, kimsecikler yoktu. Bu gizli ses ile cedelleşmeye başladı:

- Sonrasına Allah kerim.

Meçhul ses:
- Âmennâ! dedi, önce. Sonra da şerife Gelin'in belki de çaresizlikten hep görmezlikten geldiği bir gizli derdi ham bir çıbana iğne sokup patlatır gibi deşiverdi:

- Peki Ilgaz Dağı'nı nasıl tırmanacaksın? Bu kara öküzle, bu kağnı oradan çıkar mı?

- Çıkarrrrrrr, diye bağırdı şerife Gelin; gerçi yüküm Kastamonu'ya kadar ama bu araba Ilgaz dağını da çıkar, Ankara'ya da varır... Cepheye de... şerife Gelin'in göğsü körük gibi inip kalkıyordu. Soğuktan donmak üzere olan elleri şimdi sinirinden titriyor, iki de bir üvendireyi elinden yere düşürüyordu. Ilgaz Dağı'nı geçilmez, aşılmaz diyen kimdi? Az önce kendisiyle cedelleşen sesi, sesin sahibini aradı. Hiddetinden dudaklarını kemiriyor, elindeki üvendireyi gart! gurt! diye kürtün öbeklerine saplayıp saplayıp çıkarıyordu. Kendini korkutmaya, caydırmaya, azmini kırmaya çalışan bu sese hınçla bağırdı:
İmza Nyks
Nyks çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla