Kimseyle yarışmak ilgimi çekmiyor. Umarım hepiniz kazanırsınız...
İtibar Gücü: 10
Rep Puanı: 10
Rep Derecesi:
|
çanakkale bir destandır!
|
|
Çanakkale Zaferi, yokluk ve yoksulluk döneminin başarısıdır. Maddi ve siyasi açıdan devletin tıkandığı bir dönemde meydana gelmiştir. Maddi imkânların neredeyse tabana vurduğu, düşmanların ise çok güçlü bulunduğu bir savaştır.
Bu gerçeğe rağmen Çanakkale Savaşları nasıl zaferimizle sonuçlandı?
Bu zaferin bir tek doğru izahı vardır. O da Mehmetçiğin imanıdır. "Ölürsem şehit, kalırsam gazi!" dedirten iman, askerimizi kahramanlaştırmıştır.
Kana, kine ve inanılamaz bir ateş sağanağına rağmen Mehmetçik, adının ilham ettiği imanı hiç unutmamış, bir gül bahçesine girercesine şehadete koşmuştur. Yine bu imanladır ki, fedakârlığın her türlüsüne, açlığa, susuzluğa, yara bere ile yaşamaya sabırla katlanmış, yılmamış, yıkılmamıştır.
Mehmetçiği ayakta tutan güç, düşmanlarını şaşkına çevirmiştir. Zira böylesine bir direnci onlar değil düşünmek, hayal bile edememişlerdi.
Düşman cephe, her ihtimali hesaba katmıştı, ama bu imanın kahramanlaştırma derecesini bilememişti.
Ateş püsküren çeliğe karşı Mehmetçik, iman dolu göğsünü siper etmişti. Hem de onca kana, kine ve acımasızlığa rağmen insanlığından bir şey kaybetmiyor, düşmanının seviyesizliğine asla düşmüyor, böylece savaşa güzellik getiriyordu. Hastaya, hastaneye, silâhsıza, teslim olana ateş etmiyor, esire misafir muamelesi yapıyordu. İmanından kaynaklanan merhameti öyle coşkundu ki, onu "tek dişi kalmış medeniyet"in acımasızlığı bile söndüremedi. Bu merhametten düşmanı da yararlandı. Kendisini tehlikeye atarak, yaralı düşmanını sırtlayıp siperine ***ürdü.
Mehmetçik, Çanakkale'de binlerce insanlık dersi verdi. şimdi, daha aradan bir asır bile geçmeden, bırakın düşmanlarını, dostları, hatta çocukları ve torunları dahi o insanlık örneklerine yabancılaştı! O güzelim insanlık tabloları unutuluverdi.
Mehmetçiğin Çanakkale'de yaşattığı insanlığa bütün dünya, şimdi daha çok muhtaçtır. Çünkü, açık ve örtülü savaşlarda yine acımasızlıklar, sömürüler, bencillikler ve yaşanıyor;yine insanlar, küçük çıkarlar uğruna, açlığa ve ölüme terk ediliyor;özellikle de Müslümanlar, yine dünyanın her yerinde kana, gözyaşına, acıya boğuluyor.
İşte bu sebeple, Çanakkale'de Mehmetçiğin sergilediği insanlığı samimi olarak yaşatacak bir imana şiddetle ve çok acele ihtiyaç vardır. Bu imanı yaşa*****, dünyada insanlığın, sevginin, hoşgörünün hâlâ var olduğuna insanları inandırmak gerekiyor. Aksi halde zayıfın ezilip sömürüldüğü, zenginin daha da zenginleştiği bir maddeci zihniyet, çölleşmedik gönül bırakmayacaktır.
Dünyayı yeniden ve bir daha merhametle, vicdanla, sevgiyle, şefkatle kim tanıştıracak? Bu insanlık görevi, herkesten önce, Çanakkale dehşetinde bu güzellikleri yaşayanların torunlarına düşmez mi?Yani bize, size, hepimize düşen ve alternatifi olmayan bir görevdir bu... İnsanlık ya yeniden ve bir daha kendine gelerek yaratılış gayesini hatırlayıp dünyaya yaşanılacak bir hayatı gösterecek ya da gelişini hızlandırdığı kıyameti bekleyecektir.
Mehmetçiğin güzelliklerin kaynağı yüreğindeki imandı. O, imanın başka adreslerde aranmaması gerektiğini, adıyla da bütün âleme göstermekteydi. Çünkü o, Mehmetçik idi...Adı, sahibinin güzelliklerine sahipti. Bütün imkânsızlığına, çaresizliğine ve bilgi eksikliğine rağmen, güzelliğin adresini biliyordu.
Güzelliğin kaynağından fazla uzaklaşmamıştı. Gönlü, Güzeller Güzeli'ndeydi...
Bu millet, onu o kadar çok seviyordu ki, bu muhabbetle onun adını askerine ad olarak almıştı. Böylece dünyada, peygamberinin adını kendisine ad olarak alan tek ordu olmuştu.
Hem de bu adı alışta, benzersiz bir incelik göstermiş, asla onun gibi olamayacağını bilmenin ve aşkının derinliğini göstermenin idrakı içinde Muhammed'i Mehmet'e çevirmiş, onu da küçülterek askerine isim yapmıştır.
İşte Çanakkale, bu askerin zaferidir.
Çanakkale'yi diğer zaferlerimizden ayıran bir üstünlüğü de, Osmanlının son döneminde, daha doğrusu çöküşü sırasında kazınılmış olmasıdır.
Bu zafer, "Çöktü, bitti,öldü" denildiği zamanda Osmanlı insanının ne olduğunu bir kez daha bütün dünyaya göstermiştir, Osmanlı insanını bütün olumsuzluklara rağmen güçlü ve üstün kılan İslâm imanını dosta düşmana tanıtmıştır.
O günden sonra düşmanlarımızın asıl hedefi imanımız olmuştur. Çünkü onlar da iyice anlamışlardır ki, yüreklerde bu iman olduğu sürece bu millet ne sürü olur, ne de sömürülür...
Bugün ülkemizin içinde bulunduğu bütün darboğazların sebebi, bizi biz yapan, kimlik ve kişiliğimizi oluşturan değerlerimizden uzaklaşmamızdır. Çanakkale'den aldıkları dersle, düşmanlarımız, neremize vuracaklarını öğrenmişlerdir. Biz ise, tam tersine, bir gaflet ve tembellik içine düşüp sürekli düşman oyunlarına gelmişiz. İşin en acı yanı da, maddi ve manevi varlığımızı borçlu olduğumuz İslâm imanından ve onun kazandırdığı ahlâktan uzaklaşmış olmamızdır. İslâm imanından uzaklaşmak demek, sahip olduğumuz temel hayat damarını koparmak demektir. Çünkü bu millet, bin senedir, sahip olduğu bütün güzellikleri o imana borçludur;bütün kahramanlığını, güzel ahlâkını, sevgisini o imandan ve o imanın en yüksek temsilcisi olan Güzeller Güzeli'nden almıştır. Bu gerçeği görenler, bu milleti zayıflatmak ve yenmek için doğrudan doğruya her vesile ve vasıta ile imana saldırıyor, bu konuda netice almak için her yolu, daha doğrusu her yolsuzluğu deniyorlar;ilmi gerçekleri saptırıyor, tarihi tahrif ediyor, güncel olayları tersine çeviriyorlar.
|