Forum Rüya - Hayalinizdeki foruma hoş geldiniz!  

Geri Git   Forum Rüya - Hayalinizdeki foruma hoş geldiniz! > ForumRuya AŞK - Sevgi - Dostluk Forumları > Şiirler Forumu
Kaydol Yardım Topluluk Takvim Bugünkü Mesajlar Ara


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Sana Anlattıklarım Neleri Susuyor Bir Bilsen
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
751

Yeni Konu Aç  Cevapla
 
LinkBack Konu Araçları
Old 09-21-2024, 04:58 PM   #1
Kimseyle yarışmak ilgimi çekmiyor. Umarım hepiniz kazanırsınız...
Nyks Kullanıcısının Avatarı

Üyelik Tarihi: Sep 2024
Mesajlar: 2,633

KonuLar:
İtibar Gücü: 10
Rep Puanı: 10
Rep Derecesi: Nyks is on a distinguished road
Varsayılan Sana Anlattıklarım Neleri Susuyor Bir Bilsen

Sana anlattıklarım neleri susuyor bir bilsen
Ve anlatmadıklarım neleri söylüyor
Boğazımı yırtarcasına susuyorum
Ya verilmekten yıpranan cevaplardayım
Ya sorulmamaktan solan sorularda
Sen ıslatmasını bilmeyen bir yağmur oldun her akşam
Ben ıslanmasını bilmeyen ahmak
Bu yüzden aşık olamadık sırılsıklam

Pimi çekilmiş coğrafyalarda
Zaman ayarlı bir aşkın en tesirsiz parçasıydım
Ve ben günah şeridinde hatalı sonlanandım
Az gittim; uz bittim; hiç geldim!
Uyurken bile uykusuzluk akan gözlerinde
Kaçan trenlerin hesabını istasyonlara kesen
Kalabalıkta unutulmuş bir yalnızdım
Kendine kaçak yolcular bindiren...
Her yolcu da kendini ihbar eden!

Kalbime girmek teklikeli ve yasaktırlarla
Yaşamamaya kalkışıyorsun hayata
Ve ben senden yırtılma bir yelkenle
Aynı yöne gittikçe aynı yere geldim
Sonumu baştan yazdım;
İçimde hala bana ilk aldığın acım!
Gece, sabahı da siyah kusuyor üstüme
Aklıma yaprakların dökülüyor
Bugün aklımda sen vardın;
Aklımı karıştırmadım!
Artık biliyorum;
Aşk bir intihar saldırısıdır; yalnızca iki kişinin öldüğü!
Aşka nişan alıp ayrılığı ıskalayan acemi
Hala gözlerinde kalp kapaklarım

Seni almadan içimden nasıl giderim?
Ve sen kaç kez bu hırsla sevildin
Koca koca kışları;
Kısa kısa şubatları biriktirdin...
Susku sınanmamış bir ustura gibidir
Susardın;
İç denizine sığınmış gemileri yakan bir limandın
"Bak şimdi gönülsüz gittiler senden;
Gönlünü çaldıkların !!!"

Yazmadıklarından korkarsın en çok yaşadığın hiçbir şey de
Ve adın gibi bilirsin;
Aramayı unutan bulmayı öğrenemez
Bugünler dünlerinden utanıyorsa
Hiç yarın olamayacaklar
Şimdi ne bugünsün ne de yarın
Olsa olsa sadece bir yarım;
Ya da eksilen yanım!
An kaybından ölen zaman
Senden daha katilini bulamadı kendine
Gelseydin eğer kendimi bile kovardım yanımdan
Gelmedin yine kendimsiz kaldım ardından...
Dünyanın bütün dillerinde sustum ve bir şair bıraktım geride
Ekmeğini aşktan çıkaran!

Sustalı bir aşk seninki
Sesinle çıplaklaşıp suskunluğumla giyiniyorum
Korunak sandığım tüm senlerde
İçimde yoktan başka bir şey kalmadı
Ruh ölünce cesedi beden taşıyor sırtında
İki büklüm acılarla;
Patlasam her yere acı sıçrayacak biliyorum
Patlamamaya hazır bir bomba oluyorum
Ben mi çok yorgundum sen mi çok dinç?
Bende mi eksikti sen de mi fazlaydı sevinç?
Dilsizler yalan söyleyemez anladım,
Ya ben konuşamadım ya sen sağırdın!

Her şeye rağmen bana öyle çok sığdın ki
İçimde kimseye yer bırakmadın
Bildiğim; Ağaç misali toprağa bağlandıkça gökyüzüne uzamak
Çelişkim; Giden bir tren de kalanların şarkısını haykırmak
Hangi dil kendini kandırabilir ki?
Aşk bir suç değil mi ;
Her defasında kendini ihbar edip yakalatan.
Ve en saf ihanet, kendi ihanetine kanan
Senin gibiler vakitsiz susan aşkı severler
Seni bu kör kuyulardan salan neyin şarkısıysa
Gözlerinin kahvesinden içtiğimde oydu
Şimdi eksilen her yanıma adını verdim
Bu yüzden güzelim ben

Dudağını düğümlediğim fırtınaları kopardım sonunda bir bardak su da
Ben hancı sen soncu
"Sana dayanamadı bıçak kemiğe dayandığı kadar"
Elbette unuturum sonunda
En fazla bir mevsim ağlarım
Alışırım yalancı baharlara ama;
Ama yine de biri beni kandırsın yokluğunda
Sen bu şiiri okurken ben başka bir şiir de olacam
Başkasının kollarında da senin yollarını adımlamak varmış meğer
Sana anlattıklarım ne çok şey susuyor
Ve sustuklarım neler söylüyor
Gittin değil mi?
Şimdi ne desem kar yağıyor...
14 Ağu 2009

sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Yalnızlık Yorar İnsanı...

Yalnızlık yorar insanı...
Etrafındaki herşeyin farkına varırsın...
Üzerinde yemek yenen masanın
Yaşanmışlığın bütün izlerini taşıyan sandalyelerin
Ne zaman aldığını hatırlarsın birden...
Tavanın köşesindeki örümcek ağını farkedersin
Bir şeyin ağa takılıp kalmasına takılır gözlerin
Buzdolabındaki son yemeğin ne kadar da büyük bir nimet olduğunu bilirsin
Tüpün birden bire bitebileceğini öğrenirsin

Yalnızlık yorar insanı...
Gece yıldızlar seni çağırır gökyüzüne
Ayın üzerindeki karartıları görürsün
En hafif sesde irkilir
Odaya vuran gölgelerden oyuncaklar yaparsın
Açmamaya karar verdiğin telefon ısrarla çalar

Yalnızlık yorar insanı...
Her zaman ki alışkanlıklar meğer ne kadar da sıkıcıymış
Farkına varırsın
Karşı daire de oturan komşuların varmış
Selam verirsin
Kütüphane de okunacak ne çok kitap varmış
Yeniden okumaya başlarsın
Balkona konan kuşları görür ekmek atarsın
Giysiler ütüsüzde giyilirmiş,giyer sokağa çıkarsın
Parkın otları kurumuş,görür üzülürsün

İnsanı yorar yalnızlık...
Zamanın farkına varırsın
Akşam bir türlü olmaz
Daha dünkü çocuk olduğun düşer aklına
Hergün yeni baştan kurduğun hayallerin

İnsanı yorar yalnızlık...
Kendinin farkına varırsın
Ne kadar çok şeye sinirlendiğini düşünürsün
Artık heyecanlanmadığını
Aksine korkularının çoğaldığını öğrenirsin
Eskisi kadar konuşamadığını

Yorar insanı yalnızlık...
Bir şeylerin farkına varırsın
Çocukluğunun kehribar rengi akşamlarını
Emsalsiz kara akşamlarını

Yorar insanı yalnızlık...
Sonra herşeyin bir sırrı olduğunu hissedersin yalnızca
Ve sıcacık yalnızlığında
Kendi sırrının peşine düşersin
Yalnızlık yorar insanı...
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Karanlığa çare yoktur...(araz kitabından)


''karanlığa çare yoktur, nasıl olsa yol bulur.ve yürekleri sağır eden bir sessizlik,tükenmişlikten arta kalan tek varlığın olur.söylenememiş tüm sözcükleri ancak ağlarsın içinde.ve bilemezsin geride kalan mı yalnızdır,yoksa gidenmidir aslında...

tüm yeminler öfke ile bağış arasında yaşlanır;sultanların,dostların ve sevgililerin,dağılmış kalplerin,dağılmış kalbimin...

iç bükey bir yalnızlıkta sanki ayak bileklerimden bıçaklanmışım.sıcak bir korku tırmanıyor damarlarımda,midemde,kalbimde...aklımada hükmediyor.gün ortalarında kalıyorum,kimseler bilmiyor,ben tükendikçe artıyor yalnızlığım.kimi görsem hançerleniyorum gözlerimden ve kanıyorum en onulmaz yerimden.

ahh bu ben kendi içinde kendini arayan bir simurg.

belki yalnızlığıma mahsuben pay edilmiş tekil çoğulluğumun peşindeyim.ümitperest bir korkak ,bir meczubum.faili meçhul bir sevdanın zanlısıyım.takvimlere çaldırdığım yarınlarımı hiç bulamamak üzere milyon yıldır ''gün'' için savaştayım.üstüme küf kokulu akşamlar abanmış.sefil bir tutsaklığa sürülmüşüm.yüreğimde 40.düğüm.ahh mozart! sana küskünüm.ve öldürüyorum seni içimde.sessizliğini seçiyorum,sessizliğimin içinden.içimde intiharlar,cesetler.incinmiş hayatları toplayan bir dilenci oluyorum birden,birden yağmur başlıyor,''toprak kokulu bir baharı sürer belki dağlardan aşağı''diyorumve kaldırıp başımı kuşlara yalvarıyorum:

''yetişin nefesim bitiyor
yetişin bana kuşlar
ya özgürlük adına
ya SEVDA hatırına''

araz kitabından sayfa 23...
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Akıllı Kadınlar…

Akıllı kadınlar neden yalnızdır? Cevabı uzun… ama erkek egemen toplumlarda çok normal. Adeta bir kural.
Televizyonla beslenen, medyatik refleksli toplumumuzun bazı erkekleri, gücün ve iktidarın karşı cinse geçmesi halinde çıldırıyor. Bir aşağılık kompleksi durumu yani… cennet anaların ayakları altında deyip, kadın döven zavallıların düştüğü acz…

Erkek hep zeki kadından hoşlanır ama zamanla bu zeka yarışında yenilince kızar, küser ve ağlar. Tıpkı yenilgiyi hazmedemeyen bir çocuk gibi. Zeki kadınlar erkeklerin çocuk alt beyinlerinin gelişmediğini bilirler. (gelişmez çünkü doğurganlık yoktur) Şirket sahibi, yönetici hatta başbakan bile olsalar “aslında” onların hiç büyümeyen bir çocuk olduklarını unutmazlar ve akılları sayesinde her zaman onların istediğini yapıyormuş gibi davranıp, kendi yasalarını uygularlar. Zavallı erkek, iktidarın hep kendisinde olduğunu sanır.

Akıllı kadınları yanlarında taşımaktan hoşlanan erkekler, zamanla onlardan kaçmanın yollarını ararlar. Çünkü kadın zekasıyla üstünlüğü ele geçirmiştir. Erkekse kendini eksik ve iktidarsız hisseder. Hem akıllı kadından hoşlanır, hem de akıllı kadından korkar ve kaçar. Yaşadıkları ilişki boyunca yanındaki sevgililerinin zekasıyla övünürken, o zeka kendilerine karşı kullanıldığında öfkeden çılgına dönerler ve hatta kaba kuvvete başvururlar. Bu yüzden akıllı kadınlar hep yalnızdır.

Erkeği onu kandırdığını sanırken, o çoktan ilk kaçamağı yakalamıştır. Telaş yoktur. Çünkü derinlere sessiz inilmelidir ki korkup kaçan olmasın. Bunu düzgün sevdikleri için yaparlar. Amaçları rezil etmek değil, kendisine yapılan haksızlığı tam ve doğru olarak bilme hakkını elde etmektir. Yarım yamalak nefretleri sevmez akıllı kadınlar. Öfkesine değecek düşmanlar lazımdır onlara…

Akıllı kadınlar her şeyini verir ve her şeyini alır. Acıları boylarını aşsa da gıkları çıkmaz. Dillerinde pişmanlık cümleleri dolaşmaz. Kendine olan saygılarını ve ayaklar altına almadıkları gururlarına sahip çıkarlar. Kan kusarlar ama kızılcık şerbeti içtiklerini söylerler.

Akıllı kadınlar erkeklerini başkalarına ezdirmezler. Kendileri ezerler. Bunu gururlarını incitmeden yapmaya çalışırlar ama sonunda hep haksız olan onlar olur. Onlar önce susar, sonra sorgular, ondan sonra da cevap verirler. Sustuklarında dillerini dikenli tellere dolar, konuşunca önce kendileri kanarlar…

Akıllı kadınların “konuşacak çok şeyleri olduğu için suskunlukları da büyük olur” Akıllı kadınlar kendini ezdirmez. Akıllı kadınlar salağı oynayamaz. Akıllı kadınlar kendilerine haksızlık etmez. Akıllı kadınlar “mış” gibi yapmaz. Akıllı kadınlar aşıkken de akıllıdır. Bu yüzden hep yalnız kalırlar.

KAHRAMAN TAZEOĞLU
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
UYANMA KÜÇÜK KIZ


Uyanma küçük kız! Uyanma ve görme kahramanın olamayışımı!

Ağlamaklı bir uykunun koynundasın. Düşten düşe düşerken nöbetleşe bir çığlık gibi irkiliyor bedenin. Bedenin titredikçe adım duyuluyor dudaklarının arasından. Sızılanır gibi, yankılanır gibi... Adım gibi eminim ki, düşlerinde bile kalabalıkların içinde kaybolmuş ruhunu bulamayan iz bilmez bir kahramanı oynuyorum. Adım gibi eminim ki, düşlerinde bile seni korkularından koruyamayacak kadar korkak bir kahramanı oynuyorum. Adım gibi eminim ki, düşlerinde bile kahramanın olmayı beceremiyorum.

Uyanma küçük kız uyanma ve görme!

Pişman değilim ama keşke soran gözlerine konuşmak yerine "susacak var" diye bakabilseydim. "Susacak var" diyebilseydim. Geç bir itiraf her şey. Geç gelen gerçek incitti içini. İçin için ağlamalara ittim seni. Kendi ellerimle, kendi sesimle... Yersiz susuşlarımdı seni itaatsiz konuşmalara boğan. Zamansız sessizliğimdi seni haykırışlara şahlandıran.

Şimdi uyanma küçük kız! Uyanma ve görme çaresiz kahramanlığımı!

Adım düşmüyor dudaklarından. Adım dökülüyor yalvaran sesinle kulaklarıma. Oysa isyandasın. Bir uyansan, meydan okuyacaksın varlığıma. Gözyaşların süzülüyor saçlarına doğru. Her bir damla dağlıyor beni. Bin parçaya ayrılmış bedenimin tek bir parçası bile dokunamıyor sana. Öyle uzağındayım ki... Ama biliyorum; beni büyütüyorsun düşlerinde.

Uyanma küçük kız! Uyanma ve daha da büyüt çocukluğunu unutmuş ruhumu.

Yazmıştım ya "yaşadığını kanıtladığın için teşekkür ederim" diye, hiçbir şeyle ödenmez bir varoluştu gülüşün. Kaç teşekkür az gelir bilsen ya da kaç bakış. Ölmüş bir kalemi dirilttiğini bilmedin ve görmedin hiç. Gereksiz bir suskunlukla gizledim bendeki senin gerçeğini. Kahramanın değildim, kahramanımdın benim. Bilemedik rollerimizi. Belki de bu yüzden hep şaşırdık repliklerimizi. Hep dil sürçmelerinde kaybettik aslımızı.

Uyanma küçük kız! Uyanma ve görme yok oluşumu.

Beni eski bir yarayla aldattığın gün anladım aslında seni ne kadar da çok sevdiğimi. "Sevmeseydim gitmezdim" dediğimde ne çok istedim seni sevmemeyi ve yanında daha çok kalmayı. Kahramanına yenilen bir yazardım ve gitmeseydim hiç yazamazdım. Ve gitmeseydim hiç yazamazdın!

Uyanma küçük kız! Uyanma ve dinlensin kahramanımın küçük ve yorgun bedeni.
Seni öyle seviyorum ki...
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Öldüm Ulan!

Sancıyan gecelerin ağırlığınca girdim hastalıklı uykularıma.
Başucumda acabalarla beynime inen saat tik takları,
Kalk git ona der gibiydi.
Dokunsan kar gibiydim parmaklarında.
Kopsan, buzul…
Acının negatifi basıyor sözlerimi.
Öldüm ulan üşümekten! Kapat/sana gözlerimi.

Vapursuz bir iskele gibi kaldım.
Mutedil dalgalı yorgunluğum.
Soysuzlaşan bir yanılgı gibi kıvrandım deliliğin biz, aşkın; sen halinde.
Meğer uçuruma yaslanmışım.
Düşünce anladım.
Girdabının burgusunda söndürmüşüm közlerimi.
Öldüm ulan düşmekten! Kapat/sana gözlerimi.

Gittin; sanki Annem öldü.
Gittin ve beni kendime uğurladın.
Kimse kendine benim kadar yoksul değildir.
İnsan kendini kendisizlikte nasıl bulur?
Bir haciz gibi girdiysen içime,
Bu benim kendime olan borcumdandır.
Sanki bir kuş gagalıyor beynimi.
Öldüm ulan düşünmekten! Kapat/sana gözlerimi.

Yaşamla aramı açacak yaralara göz yumuyorum.
Sana ağır yaralanmayı seviyorum.
Kan kaybından gülüyorum.
Dramlardan çalınmış bir ölüm gelir şimdi suzinak makamında.
Aşk yapışmıştı o gece boğazıma.
Kurtulsam ölecektim.
O yüzden aram açık aramla…
Nicedir oyunbozanım; susuyorum sözlerimi.
Öldüm ulan küsmekten! Kapat/sana gözlerimi

Her gemide bir fırtına izi saklıdır.
Bundandır kendi gözyaşlarımızda boğulmalarımız.
Saçların ağlıyor mu hala bilmiyorum ama kayboluyorsan dallarında,
Bu senin kendine sarmaşıklığındandır.
Bir kişinin yalnızlığının kaçla çarpımıdır iki kişinin yalnızlığı?
Ve kaç yalnızlık çıkar bir kişinin yalnızlığından?
Sus! Biliyorum.
Yalnızlık yokluğun avuntusudur.
Binlerce gündür boğazıma usturayım.
Özgürlükte çürüyor uçurtmamın çıtaları.
Dua et de ölümün farkına varmadan ölelim.
Öldüm ulan ölmekten! Kapat/sana gözlerimi.
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Yanlış Anla Beni ...

keskin bıçak aşkının kestiği damarımdan fışkıran ayrılığı intihar ediyorum
kırık şakaklarıma yapıştırdığın teselliyi dudağımda uçuklattım
gidiyorsun yağmurun kızı çekmişsin pimini ayrılığa
gözlerinden ağrılar sızıyor çığlığını yüklerken gemilere
geldiğin her yere yabancısın içinde taşıyorsun katilini
tokada doydu yüzünün sol yarısı
kalın bir kalem altını çiziyor şimdi
kanat sürçüyorsun bir gidişe
ardında gurbetleşen kavuşmalarımız
yakıştırıyor her intiharı bana
benden çok sağanaksın
parmaklarımın ucusun
yaktım ve içtim
dön ve gül
gül ki
gözlerim
çiçeklensin
yalanlarla
saklıyorum
sevdamı ne olur yanlış anla beni ...
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Unutulmuş Yaralarıma Tuzdur Adın...

Unutulmuş Yaralarıma Tuzdur Adın..
Kavgadır Kalbimin Gözündeki Fer....
Bir Devrimin Eskimiş Yüzüyüm... Derinimde Puslu İhtilaller
Yanmış Süt Kokulu Sabahların Eşiğinde Bekleyen Gece!
Bana Göz Kırpıyor Kalabalık Yalnızlığım Şimdi Arsızca... Fütursuzca
Kimi Nerde Arayacağımı Sordum Mavi Gözlü Hüzne
Dedi “Geç! Aşkı Geç!...”
Geçemedim....

Yedi Geceyi Geçtim. Yedi Güvercin Vurdum. Yedi Yıldız Biçtim. Yedi Nehir İçtim. Yedi Dağ Ezdim. Yedi Yemin Verdim. Yedi Gül Derdim. Ve Yedi Kez Titredim Bakışlarının Sırtında.
Bir Eren Geçiverdi İçimden O Vakit. Dedim “Kimi, Nerde Arayayım?!”
Dedi “Vur! Aşkı Vur!..”
Vuramadım...


Bir Tutam Hayat Buldum. Kokmuştu. Çekilmişti Bütün Suları. Unutulmuştu Bütün Sözler.
Ve Sanki Görmek İçin Kapanmıştı Gözlerin Ayağına Ölüm. Ölüm Kör Müydü?
Bir Cebinde Birikmiş Kan Buldum Kullanılmış Hayatın. Alıp Bağrıma Bastım. Sonra Biraz Daha Yokladım Ve Bir And Buldum Sol Dikişte. Dedim” Kimi, Nerde Arayayım?!”
Dedi “Sök! Aşkı Sök!..”Sökemedim...

Bir Şiir Yazdım Kalbine. İçinde Kalbin Hiç Geçmedi. Bir Çığlık Çığırdım Utancın Yüzüne. Karanlık Çatladı. Kalbin Issızlığına Yağmur Gibi Düşürdüm Şimşekleri. Ve Gözlerime Çark Ettim Karabasanları. Bir Elimi Sana Verdim Ötekini Aramadım Bile. Bir Yangın Geçiverdi Yamacımdan. Dedim “ Kimi, Nerde Arayayım?!..”
Dedi “ Kır! Aşkı Kır!..”
Kıramadım...


Eşkıya Bir Kahır Biçti Ömrümü
Sonrasında Canhıraş Kavgalar..Küskün Ölümler...
Aynı Yollardan Geçtim..Farklı Sehpalarda İdam Edildim
Ve Unutmanın En Deli Yükünü Taşıdım Ben, Sözlerinin Kahpe Yüzünde!!!
Yalanın Ve İhanetin İnsafsızlığı Bendeydi...
Benden ldu Uykusuzluğun Yük Olduğu Gecelerin Hesabı!
Aşkı Geçemedim, Vuramadım, Sökemedim, Kıramadım!!!
Kendime Kaldım... Kendimi Topladım. Tuttum Elimden. Bağladım Gözlerimi
“Aşk!” Dedim Attım İçime Seni...
Sonrası Kimsenin Kalbini Meşgul Etmeyecek Kadar Basit:
İçimde Bir Sen Aşk İçinde...
İçimde Bir Ben Bir Sen İçinde
İçimde Bir Biz Bin Hiç İçinde...


Sırrın Kalemine Perde İndirdim
Ve Ben Bir Kez Daha Ye-Nil-Dim!!!

Kahraman Tazeoğlu
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Kolayıma Gelmedin, Zoruma Gittin ...

“Yoldaşım! Zamanla unutulur bu kalleş kahır, diner acısı ayrılığın. Gidilecek uzun bir yolumuz var daha; senin için senden vazgeçebilirim. Bir boşlukta karşılaşmıştık ilk kez, bir başıma başka bir boşlukta da yol alabilirim. Haydi, beni bulduğun eski, yalnız sokağa bırak yine. Şimdi gitmek vakti… Biliyorum gitmek, bazen en çok kalmak. Ne olur; bu defa da giderken en çok kal ya da yanında en çok beni götür olur mu?”

Bir kâğıda sığar mı bir yürek?
Ya da bir yürek kadar büyük olabilir mi bir kâğıt?
Daha sana yaralarımı göstermedim.
Kaldı ki ben,
Senden önce kendime tehlikeyim.

Üşüme diye çıkartmıyorum ceketimi.
Astarında paylaşmıştık ortak bir aydınlığı.
Gitmeseydin gözlerimin içinden okuyabilirdin adını.

Biriktirme unutacaklarını!
Oyuncak tabancalar kadar yalan,
Hüzündür yakama iğnelediğim yamam.
Hangi çığlığıma anahtar olabilirdin?
Beni bir gülle bıçakladığın zaman…

Gitmişsin işte çekiştirip durma adımı.
Tülden bekleyişler kımıldanıyor ardın sıra bil!
Ey gözlerimin arka bahçesi!
Bu dağa tırmananlar düşer,
Seyredenler değil.

Yitik bir aşkta uyuyakalmış,
Kırıp kırıp büyüttüğün yüreğim.
Meğer aşkı yazıp yazıp satırlara sıkıştırmışım.
Öyle durulup durulup.
Oysa ölmek ve düşmek ne güzeldi,
Yârin gözleriyle vurulup…

Bir rüzgâr esse senden, geçmişim üşüyor.
Sesin kulağımdan düşüyor.
Ben sadece,
Gidişine dayanabilecek kadar ayaktayım.
Daha fazlasını verme!

Ey yar
Böyle çok çorak bekledim.
Kolayıma gelmedin,
Zoruma gittin...

Kahraman Tazeoğlu
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Kendini Biriktirme Koleksiyoncusu ...


aşkı ayrılıklar yaşatır
hadi küs kendini ona
sonra kendi içine kus
bir şiir kana
dilinden susul

intihar kurgulu gözlerinde
kör bir uçurum var dalgın
gölgen kendine dargın
ona çığlığın çok ama
için kendinden yorgun

bir yağsan ıslanacaksın
kanamalı bir düşe
eski bir cinneti asacaksın
gece kara çalınca yüzüne
heybenden intihar çıkaracaksın
aşkı ayrılıklar yaşatır
kendini biriktirme
ayrılacaksın ...

Kahraman Tazeoğlu
14 Ağu 2009
sha.
sha.
..daha çirkin, daha huysuz
Gece Geçilen Şehirler Işık Seli Gibidir

acılar büyütülerek unutulur sevdiğim
yüzünden kopunca bir buzul çığlık
ellerin buz tutmuş iki yarım şarkı olur
ve ben yoksulluk kokulu bir gidiş bırakırım sana

beni adresime sorsun esmer bakışların
dönsen de bulamazsın nasılsa gitsen de

kentlerden sakındığım bekçi duruşlarımı ara
emaresi boldur sokakların
sol omuz başımdaki kokundan yakalanırım
sokul ki geceme avuçların ıslanmasın

saat başlarını beş geçer yelkovanın
senle zamansızım amansızım
senle büyük susarım
kendime yenilirim her kavgada
sonra koca ağız bir çocuk olurum
bütün trabzanlardan kayarım
bütün köprülerden sarkarım
yüzüm kente sürülür
içime sesin kaçar
ben seni ağlarım

alışmak ölümdür
sanki hiç ölmedik
tanrının göğsümüze taktığı bir nişandır ölüm

teneşirlere yatırılıyor şimdi ellerim
sana uzanmaktan yargılıyım

hırçın bir iklimin sır girdabısın
seni anlamak kendine çelmeler takmaktır
ve kendini affetmesidir her seferinde
(bazen beni affedebiliyorum istanbul)

zehir yüklü bir mektup var
dalgakıranlarımda parçalı bulutlu durur
sana kent şiirleri biriktirdiğim bir gecede
çok eşli bir yağmur başlar
kentin en dövüşçü çocukları ağlar
bilirim dışarıda yağmur varsa
sen içinde ağlıyorsundur
ağlama ki gülmesinler bize
bak sen seviyorsun diye var sonbahar
her mevsim gelişine söz veriyor
saçlarına fısıldıyor
saçlarına
bana bir pencere bile açmadığın saçlarına

sensizliğe alışmak bir bozgun ağırlamaktır içinde biliyorum
örtülerine unutma beni çiçekleri takıyorum
şimdi yaşama hakkım sana
gel de yağmurumdan iç
seni seviyorum


Kahraman Tazeoğlu​
24 Ağu 2009
(Yanıt vermek için üye olmalı veya giriş yapmalısınız)

Forumlar
>
...
>
Ünlü Şairlerden Şiirler
>
Kuflu Forum
Ana SayfaForumlar
Forumları Ara
Son Mesajlar
Arama
Türkçe (TR)
Bize Ulaşın
Yardım
Forum KurallarıForum software by XenForo™Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar paylaşımlarını önceden onay almadan anında siteye yazabilmektedir.
Bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
Yinede sitemizde yasalara aykırı unsurlar bulursanız iletisim adresine bildirebilirsiniz, şikayetiniz incelenip en kısa sürede gereken yapılır.
İmza Nyks
Nyks çevrimdışı   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Yer İmleri


Konuyu Görüntüleyen Aktif Kullanıcılar: 1 (0 üye ve 1 misafir)
 

Kullanım Yetkileriniz
Yeni konu açamazsınız
Cevap gönderemezsiniz
Eklenti ekleyemezsiniz
Mesajlarınızı düzenleyemezsiniz

BB Code kullanımı Açık
Yüz İfadeleri kullanımı Açık
[IMG] kullanımı Açık
HTML kod kullanımı Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık



Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:24 AM


Powered by vBulletin® Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, vBulletin Solutions Inc.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0
ForumRuya.Com Sohbet